Şimdi alev alsa her şey kaçamam bu yerden
Sesim çıkmaz omuzlarımdaki yükten
Sebepsiz boşluklar var lügatımda
Ben adını hiç koyamazken..
Demişim sıradan bir Eskişehir gecesinde..Eskiden yaşadıklarım çok ağır gelirken bana şimdilerde büyümenin verdiği alışıklık acıtıyor canımı..nerde o düşlerim , bulutlara çıkışım , bu şehri rengarenk boyamaya çalışışım..geldiğim ilk gün yazdığım şiirdeki umudum nereye kayboldu?
Daktilo isterdim eskiden hep , yazıp yazıp hayır olmadı demek buruştup atmak o kağıdı ve gecenin sonunda kafamı kaldırdığımda onlarca buruşmuş kağıt görmek yerde.. ya da balkonda otururken içerde çalan gramofondaki plakta hiç bilmediğim bir dönemi yaşamak.. annem gibi ‘eskiden daha anlamlıydı şarkıların sözleri’ diyebilmek..
’ rakı şişesinde balık olmak ’ bir de..bilmediğim melodilerde içtiğim her yudumda içine akmak o adamın! Her şeyi çok bildiğini sanan bedene ruhuma dokunmasının cezasını çektirmek..gülüp geçmek yaşadığını sandığı hayata , balık kadar cesaretin yok açamazsın kanatlarını sen hiç bir kadına , hepsini aynı bilirsin korkaksın çünkü diyebilmek! Konuşamadıkların beni üzer mi? Sebepleri yokken onlara sığınıp yalanlamak.. varsın sen beni kötü bil’lere muhtaç olmak..susmak..konuşmağımız her ne varsa kusmak sana istediğim , adamdır , farklıdır o dediğimden pişman olmak..lanet olsun özlemek!
Ahh boşversene sen melek!
Odanda yanıbaşındaki ajaburden yayılan ışığa bir bak..cisimlerin yarı karanlık taraflarını almayı bırak..tavandaki yarı aydınlık cembere gülücükler çizmeye çalışma artık! Hani palyaçolar hep hüzünlendirirdi ya seni , sahte surat ifadelerine bu kadar doymuşken , sen kendini artık rahat bırak!
ESMA BÜŞRA AYDIN
01:46
beşocakikibinonbir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder