1 Nisan 2013 Pazartesi

Erasmusun İlk turu : Warsow-Budapest-Viyana-Bratislava-Szcezin

Hala nefes aldığımın kanıtı :)



Uzun zamandır Szczecin'de olmanın, havanın sürekli soğuk olmasının ve benim çalkantılı ruh halimin verdiği saçma sapan davranışlarım son buldu bu aralar neden mi hemen anlatmaya başlıyorum:*


25 Mart 2013

Hazırlıklarımızı tamamlayıp ds4'de geçtik , orda bir vedalaşma ve hüzün anlarından sonra( çünkü ilk dönem gelenler de artık ayrılıyordu) 16 kişi olarak Warsova'nın yolunu tuttuk. Gece gece sarhos bir taksi şoforune denk gelmemiz dışında ve az kalsın treni kaçırmamız dışında her şey güzel başlamıştı:D Uzuun bir yolculuktan sonra sabah Warşova'ya varabildik ordan aynı gün içersinde şu meşhur Rynair Hava Yolu Şirketi ile Budapeşte'ye uçtukk..Herhalde en eğlenceli uçuşlardan bitanesiydi sanki uçağı kiralamış gibiydik:D Erasmus erasmussss diye gülüp duruyorduk..Saat 3 gibi Budapeşte'ye çok şükür gelebildik. Hava alanında bizi usta pazarlamacılar karşıladı tabikiii bizde o kadar kişi hostele nasıl gideceğiz diye düşünürken gafil avlandık..:S Neyse iki araba doluştuk yarım saaatlik bir yola kişi başı 7 buçuk euro vermek zorunda kaldık.Neyseeee Otele vardığımızda yüzümüzün halini görmeliydin meleğim:D Szczecin yurtlarından sonraaa müthiş bir yerde günlüğü 6 euro'dan kalmanın mutluluğu vardı yüzümüzde:D Hemde şehir merkezinde !! İlk gece çok yorgun olmamıza rağmen hemen şehri turlamaya başladık,her yerde olduğu gibi bir Kebapçı bulup karnımızı bir güzel doyurduk:P

26 Mart 2013


İspanyolların yada biz bir kaç Türkler hariç diğer erasmusluların merak ettikleri şey genelde club'ler olduğu için onlarla pek takılmamaya karar verdik ve 5 kişi city tour'a katılıp Buda ve Peşt'i ölümüne ezberledik :D Hele birde Tuna Nehri'nde yaptığımız nehir turu da çok iyi  gelmişti(= Eskişehir'i anımsatan sevimli , farklı bir yerdi.İyi bir city tour pazarlığından sonra anca 3500 forint 'e iki günlük bir tur ayarladık. Başta HeroesSquare-Opera House-New York Cafe-Astoria-sSynagogue-Gallert Hill-Chain Bridge-Buda Castle-Fisherman's Bastion-Marcius Square-Parliament-Basilica gibi aklımda kalan bir çok önemli yere rehber eşliğinde gittik.Gerçekten görüşmesi gereken büyüleyici bir şehirdi.O akşam yukarda parti odasında toplandık ve dışarı çıkmadan önce tabikide bir şeyler içmek gerekiyordu..:D Ama ben kendime söz verdiğim için o gece hiç içmedim..Normal bir şekilde sohbet ediyorken saat on ikiyi gösterdiğinde birden herkes Happy birthday to youuuu şeklinde başlayan ve 5  farklı dille devam eden o meşhur şarkıyı sölediler..Sanırım o an ayaklarım yerden kesilmiştii..:) Budapeşte'de ve daha yeni yeni tanıdığım insanlar ile yeni bir yaşa adım atıyordumm.:) Herkeisn kafa güzel olunca Anıl ile haberleşip geliyoruzzzz dedim çünkü onuda görmek istiyordum gelmişkenn..Sonra o gün gidilebilcek en güzel yer olan 'Szimpla Kert' denilen bir mekana gittik.Ama hatırladığım kadarıyla orayı pek beğenmeyip başka bir yere geötik daha sonra adını ekleyeceğim:D Ve o geceden de unutmam gereken şey sevgili arkadaşım Anıl'ın doğum gübü hediyesi olan UNICUM idi. Gerçekten sadece iki şat ile insanı şarhış edebilirdi.Allah'tans adece bir tane içtim!:)O geceyi de kısaca atlayıp diğer güne geçelim;)

27 Mart 2013

Aslında sabah uyandığımda hiçte dün geceki kadar mutlu olmadığım bir gündü.Her şey çok yeni her şey çok uzaktı.Madda ve Judith ile birlikte kahramanlar anıtına dogru yol almıştık tabi birde bizim çocuklarla. Akşa kadar şehir turu yeri yerler keşfetme burda ne yenir ne içilir endişesi ile o günde öle geçip gitmişti..Sabah 7 de otobüsümüz vardı ve şimdi o güzel sanat kokan şehir Viyana'ya gitme zamanı idi..28 Mart 2013 Viyanaaaaaaa... Evet ilk indiğimde Budapeş'ten her anlamıla daha modern daha metropol ve soğuk bir şehir gelmişti.Her zamana yaptığımız gibi bir 'İ' noktası bulup haritamızı elimize aldık..İşte 3 günlük sadece ulaşıma 14,5 euro verince merhaba Avrupa dedik!:D Ama şu bir gerçek ki bizim gibi uyumaya zamanı olmayan her dakikayı bir yer görme sevdası ile geçiren gençler için yine de çok karlı olmuştu.O metroyu kaç defa kullandık bilmiyorumm:D:D Hayatımda ilk defa bir şehri bu kadar çabuk öğrendim.Metro hattı o kadar düzenli ve anlaşılır ki elimde harita bir de şuraya gidelim ne varmış şeklinde geziyorduk:D Geceden hikayeleri okuduğumuz görkemli sarayları ertesi gün resmen hissediyorduk!:) Klasik müzik delisi olan ben , Viyana'ya geldiğimde kendimi bulduğumu söyleyebilirim..Çantaları bırakmak için öncelikle otelin yolunu ttuk. 3 yıldızlı oteli görünce öğrencilik hayatı yaşayan ben bir daha sevince boğuldum:D Hemen kendimizi dışarı Viyana'nın o güzel sokaklarına saldık:P  ilk durak Stephansplatz'daki Stephansdom Kilisesi idi. Oldukça görkemli şehrin ortasında tarih kokan bir yapıydı. Daha sonra havanın soğukluğuna aldırmadan devam etmeye başladık.National Bibliothek ve Albertina 'yı görmemek imkansızdı. Zaten şu gezilerden öğrencidğim en güzel şey bilmemekten korkma...Çünkü bilmeden o kadar güzel yerler keşfettim ki:D Daha sonra Rathaus denilen Belediye Binası ile karşılaştık.Binaların görkemleri karşısında gülümsemekten kendimi alamıyordum.Önünde kocaman bir park ve iki yanına aldığı Parlamento ve Viyana Üniversitesi cabasıydı.En güzel erlerden biride belediyeye ait olan bir evi, yeniden dizayn etmesiyle harika bir yere çevrilen hundertwasser evleri idi.Rengarenk ilginc bir tasarımla sora sora bulduğumuz bir yerdi:d Gece olunca hadi dedim kuznein aklına uyup İspanyolarla Schwedenplatz'da olan ünlü bir yer varmış oraya gideyim.Ama o kadar sarhos insanla yerini bulamayınca o gece işkenceye döndü benim için.

29-30 Mart 2013

Akşamdan kalma olmadığım için sabah kalkmam cok zor olmadı:D Bütün gün şehir turuna devam ettik .ilk görmek istediğim schönbrunn sarayı idi. Sisi'nin yaşadığı ve özellikle Mozart'ın ilk bestesini yaptığı odayı falan hayal ettikçe içim içime sinmiyordu.Bahçesine girer girmez bizi karşıayan rengarenk festival havasında bir topluluk içimi açmıştı o soğuk havada.. Biraz bahçeyi gezdikten sonra hemen İmperial Tour'dan bilet alıp sarayın içine girdik.Sanırım bu gezinin en unutumaz anları benim için orasıydıı..Fotoğraf çekmek yasak olduğu için sadece telefonumdan gizlice bir kaç foto çekebildim(= Ordan nasıl gideceğimizi bilmesekte bir şekilde bulacağımıza inandığımız şimdi müze oarak kullanıan Belvedere Sarayınıda içine girmeden görmüş olduk.Ve son olarak bahsetmek istediğim Viyana hakkında o domuz poposundan yapılan kocaman snitzel i yemeniz olacak Figlmüller Restaurantta.. he birde meşhur tatlı: Sacher Torte..Erasmus değiliz ya hani biz çok zenginmişiz gibi gittik Sacher Otel'de yedik birde tatlımızı:D Ertesi gün Bratislava'ya gitmeyi düşünüyorduk ama son ana kadar nasıl olacağı hakkında bir fikrimiz yoktu.

31 Mart 2013

Time to Bratisloverr! Şehir merkezindeki Bratislava kalesine çıkıp manzarayı seyretmek yapılması gereken ilk şeylerden biri bence. Heleki akşam vakti güneş tam batarken Tuna nehrinin ve şehrin manzarası çok güzel. Kaleden sonra old town kısmında Micheal’s gate’den geçip, kilise ve diğer tarihi yapılarını görmek mümkün. Hatta yanlış hatırlamıyorsam tam da Micheal’s gate’in altında bazı başkentlerin Bratislava’ya uzaklığını gösteren bir çizelge mevcut..Orda İstanbul'u görünce nasıl sevindiğimi bilemezsiniz!:D Bir de old town dolaylarında karşısınıza ilginç ilginç heykeller çıkıyor. Gercekten resim cekmekten en cok hoslangıdım seyler onlardı.Banka eğilmiş Napolyon ve ya kanalizasyondan çıkan işçi ( öğrendiğime göre başına dokunmak uğur getirmiş insana..:P ve ben yaptım bakalım!:D ve duvarlardaki ajan heykelleri çok ilginçti.. Başkanlık sarayı, ters piramit ve belki bir kaç tane daha tarihi eser o kadar. Bratislava gerçekten küçük ve bir gün fazlasıyla yeterli gezmek için..Zaten bizimde Viyana'ya geri dönmemiz gerektiğinden bir kaç parça hatıra ve tabiki her ülkeden aldığım şat bardak koleksiyonuma da Bratislavayı'da ekleyip oradan ayrıldıkk(= Önce Warsow oradan da kürkcü dükkanımız Szczecin'e dönme vakti gelmişti(= Haftaya Wroclow gezisinden sonra devam edeceğim:* 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder